Geçen hafta sonu İstanbul dışına kaçtım. Gittiğim yer, Tekirdağ’ın Barbaros Kasabası tepesinde, Barbare bağlarının ortasındaki Barbaros Bağevi idi. Burası Trakya Şarap Yolu’nun başlangıcı. Buradan Çanakkale’ye kadar uzanan güzergahta bir çok bağ, bağevi var. Hepsi de Türk şarapçılığının yüzakı.
Barbaros Bağevi, 41 odalı butik otel, genişçe bir bahçe, şömineli restoran ve bardan oluşuyor. Bir yanda deniz, uzaklarda güneş batarken mora boyanan tepeler ve göz alabildiğine uzanan yeşil tarlalar ve bağlar. Bu manzarayı seyretmek ile insana müthiş bir huzur veriyor. Hele elinde bir kadeh şarap ile karşı tepelerin ardında batan güneşin batışını seyretmek insanı başka boyutlara taşıyor.
Kendini şaraplarına adayan Can Topsakal, Fransız eğitimli. Bir süre Fransa’da restoran işletmiş. Kendisine örnek olarak Bordeux’u ve Chateau-neuf-du-pape’ı örnek almış. Tüm çabası onlardan daha lezzetli şaraplar üretmek. Fransa’dan gelen önoloğun yardımıyla bu konuda epey yol almış.
Barbare bağlarında sertifikalı organik tarım yapılıyor. Yani üretilen şaraplar organik. Premierler, Prestige ve Elegance şarapları üst düzey. Gövdeli, lezzetli, kırmızı orman meyvelerinin ve baharatların kokularını taşıyan şaraplar.
Yemek konusunda mönü oldukça sade. Yöre ürünlerinden hazırlanmış kahvaltı lezzetli. Malak etiyle yapılan sucuk, hem tavada hem de yumurta ile enfes olmuştu. Öğle mönüsünde sadece Tekirdağ’ın meşhur köftesi var. Tabii yanında bol salata ve patates kızartması ile. Akşam yemeğinin mönüsünü kuzu incik ve pilav oluşturuyor. Kaymaklı Hayrabolu tatlısı da yemeğe tatlı noktayı koyuyor.
Temiz hava, yürüyüş, sessizlik, manzara huzur eşliğinde bir hafta sonu istiyorsanız Barbaros Bağevi’ni öneririm.
Mehmet Yaşin